31 Aralık 2015 Perşembe

Yolu yok yeni yılda sömürü ve zulüm yere çalınacaktır...

Tramvaylarda duyar, sokaklarda, otobüs durakları da, pasajlarda, alış veriş merkezleri de duyar.  Evlerin gözleri, kapıların kulakları, koltukların altıncı hisleri, yatakların kokuları da duyar.

Her şey duyar, bir tek o şeylerin içinde şaşırmayı bile unutmuş insan bedeni duymaz.

Beden, tüm kokular, gürültüler, onarımlar içinde deviniminin öz yıkımıyla diler ancak. Hissizleşmesine, nerede durduğunu bilmemesine, hunharca elinde taşıdığı paketlere aldırış etmeden diler. Tüm iyi dilekler bedene çarpar. Üzerinde acı tutmamaya ant içmiş beden, sesinin “bu ne kadar?” sorusunun bilmecesi cevabıyla kendine bir fiyat biçer. Üstünde duracak olan, onun “o kadarlık” dilekleridir yalnızca. Bir çığlığa kalır her şey gece on ikide, mutluluk çığlıkları atan çılgın “duyar”lılar değildir onlar. Tahammülün sınırlarında, acının en müsterih anında, tarihin yıkıntılarıyla parça parça olmuş; tüm ölümleri, zulümleri ve yoksullukları üzerine almış bir meleğin çığlığıdır. Sizin iyi dilek melekleriniz, bu yıl da bedenlerinizi terk edecektir. Çünkü “insanlık” için çığlık atma görevi iyi dilek meleklerine kalmıştır. Hızın içinde bütün duyarlılıklarına bir dilek fiyatı biçen beden, fark etmeden iyi dilek meleklerini ölüme yollamıştır. Utanmaz beden, arsız isteklerini ve iyi niyet dileklerini her yıl öldürmeyi ihmal etmez. Bir mikrofon uzatılır konuşmayı bilen bedene, “Bu yıldan ne istiyorsunuz?” Diye. Tikel oluşundan bihaber beden, insanlığa armağan ettiğini düşündüğü miskin gülümsemesiyle dem vurur ancak; barıştan da, ailesinin huzurundan da, milli piyango biletlerinden de…

Bedenin dilekleri, dünyaya emek verenler için bir utançtır ancak… İkiyüzlü beden ise, utanmaya da bir fiyat biçer “para çıkarsa şu kadarını ihtiyacı olanlara vereceğim” diyerek… Bu yılda ölmek isteyenlere, bu yılda hastalananlara ve tedavi olamayanlara, bu yılda patronundan parasını alamayanlara, bu yılda sokakta donarak kalanlara, bu yılda gözlerini kayıp ölülerine diken; parçalanan, parçalandıkça acı çeken gövdesine isimler veren, başka bedenlerin yükünü, onların dileklerini, onların “aşk” yalvarışlarını, onların “mutluluk” besmelelerini, onların doğadan bir hayli uzak salonlarını, onların vedalaşmaktan korkan sarsak sarılmalarını yüklenir yüklenir…

Ve bir türlü “milli” piyango bileti gece on ikide kapıyı çalmaz… Eşyalar duyar, tramvaylar duyar, otobüs durakları duyar. Bir meleğin sesi yükselir, öyle bir çığlık atar ki… On ikide yükselen sevinç çığlıklarından sanır herkes o çığlığı, oysa o dileklerin isyanıdır.

Bu gece on ikide soğuk bir duş alın. Bedeninizi yoklayın; kollarınızı, bacaklarınızı, yüzünüzün çizgilerini yoklayın. Soğuk bir duş alın, nasıl olduğunuzu sorun kendinize.

Boş verin dilekleri, çünkü siz meleklerden bu yükü almadığınız sürece, onlar başka görevler yapacak… Kulağınızı biraz kabartın yıla girerken, o sesi duyarsınız belki.

Herkese sömürüsüz ve zulümüz yeni yıllar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder