Bütün bilimler,
insanın doğayı ve toplumu tanıma; doğadaki, toplumdaki değişim ve gelişim yasalarım
ortaya çıkarma; ortaya çıkan bu yasalara uygun bir biçimde geleceği ilişkin
çalışmalarını yönlendirme amaç ve çabalarına hizmet ederler. Doğadaki gelişmeleri
ve yasalarını inceleyen bilime doğa bilimleri diyoruz. Zooloji, Botanik,
Jeoloji, Fizik vb. bilimler doğayı ve onun yasalarını incelerler. İnsan
Toplumunu, yaşam biçimlerini ve insan davranışlarını inceleyen bilimlere de
Toplum Bilimleri diyoruz. Sosyoloji, Psikoloji vb. bilimler de insanı, toplumu
ve bunlardaki hareketlerin, davranışların, gelişmelerin yasalarım incelerler.
Bilimsel sosyalizm
de toplum bilimlerinden birisidir. Bilimsel sosyalizmin ilk kuramcıları ve
pratisyenleri olarak Marx ve Engels ve hemen sonra da Lenin, bu bilimin ortaya
çıkıp gelişmesinde çok büyük emekler harcadıkları, bu bilimin temelini
oluşturan yasaları ortaya çıkarıp uyguladıkları için bilimsel sosyalizme
Marksizm-Leninizm adı da verilir. Bundan yüz elli yıl kadar önce ortaya çıkan
bu bilim, toplumların gelişiminin temel yasalarım ortaya sergilediği gibi, işçi
sınıfının içinde bulunduğu ezilmişlik ve sömürüden nasıl kurtulacağının yollarını
da göstermiştir. Kendilerine bu bilimi kılavuz edinen işçi sınıfı, dünyamızın
üçte birinde artık insanın insanı sömürmesine son vermiştir, sınıfsız topluma,
Komünizme giden yolda çok önemli taşlar döşemişlerdir.
Bilimsel sosyalizmin kaynaklan nelerdir
Bilimsel sosyalizme
kaynaklık eden gelişmeler Almanya, İngiltere ve Fransa' da ortaya çıkmıştır.
Hemen her olay, her sorun gelişip olgunlaşmasını tamamladıkça çözülemediği
için, bu ülkelerdeki gelişmeler, ancak Marksizm-Leninizm'in ortaya çıkışına kaynaklık
edebilmiştir. Bu kaynaklan sırasıyla incelersek: Alman Felsefesi: Marx öncesi
dönemde Avrupa'nın felsefi alanda en iyi düşünürleri Almanya' dan çıkmışlardı.
Bunların en önemlileri Ludwig Feuerbach (1804-1872) ve Hegel'dir (1770-1831).
Feuerbach,
materyalist bir düşünürdür. Ancak aynı zamanda da metafiziktir. İdealizm ve
dini bir yana iten Feuerbach, felsefenin salt düşünce çerçevesi içinde kalması
gerektiğini, görevinin doğayı, insanı incelemek olduğunu söylüyordu. Doğayı
hareket halinde incelemeye çalışmasına karşın, felsefesi bütün olarak metafizik
materyalizm çerçevesi dışına çıkmıyordu. Feuerbach'ın toplumun gelişmesi üzerine
idealistçe bir görüşü vardı. Toplumdaki esas itici gücün ahlak, insanlar
arasındaki manevi ilişkiler olduğunu kabul ediyor; bunların ekonomik
ilişkilerden, üretim ilişkilerinden dolayı ortaya çıktığını anlayamıyordu.
Hegel ise
diyalektik yönetimin kurucusudur. Fikir ve düşüncelerin gelişiminin temel
diyalektik yasalarını oluşturmuştur. Hegel'in diyalektiği felsefi düşünce için
büyük bir kazanç olmakla birlikte, ciddi yanlışla da içeriyordu. Hegel' e göre,
diyalektik yasaların belirttiği gelişmeyi gösteren, maddi evrenin nesne ve olayla
değil, onların şeklini alan düşünceydi. Aynı şekilde gelişme süreci üzerine de
dar bir görüşe sahipti. Ona göre, doğa, zaman içinde gelişmez, yalnız mekan içerisinde
yayılır. Toplumun gelişmesini yalnız geçmişte görüyordu. Hegel, toplum
içerisinde sürüp giden çelişkilerin mücadeleyle değil, uzlaşmayla çözüleceğini düşünüyordu.
Marx ve Engels, Hegel'i idealizmi yüzünden şiddetle eleştiriyor, diyalektiğe
ise yüksek bir değer veriyorlardı. Hegel'in felsefesini idealizm örtüsünden
sıyırdıktan sonra, diyalektik ve tarihi materyalizmin oluşturulmasında
kullandılar.
İngiliz ekonomi politiği
Marx öncesi dönemin
ekonomi politiğin en gelişkin olduğu ülke İngiltere’dir. İngiliz ekonomi
politiklerinden özellikle Adam Smith (1723-1790) ve David Ricardo (1772-1823)
kapitalizmin tahlili üzerine durmuş, araştırmalar yapmışlardır. Bu iki bilim adamı
değerin kaynağı üzerine araştırmalarıyla tanınırlar. Vardıkları sonuç bugün
Emek-değer teorisi olarak adlandırılır. Buna göre değeri yaratan emektir. Bu
bilim adamları değerin kaynağını doğru olarak tespit etmişler ancak
kapitalizmde sömürünün nasıl olduğunu bulup açığa çıkaramamışlardır. Bunu Marx artı-değer
teorisini geliştirip ortaya koyarak gerçekleştirmiştir.
Fransız ütopik sosyalizmi
Marx öncesi dönemde
sosyalizm teorisinin en gelişkin olduğu ülke Fransa'dır. Birçok ütopik
sosyalist yetişmekle birlikte en önemlileri Saint Simon ( 1760-1825), Charles Fourier
(1172-1837) ve Robert Owen (1771-1858)'dir. Planlı ekonomi, emeğe göre ürün
veya eşit işe eşit ücret gibi iki temel konu ve özellikle de sosyalist paylaşım
temeli olan "emeğe göre ürün" prensibi ütopik sosyalistlerden
alınmıştır. Ancak bu düşünürlerin ütopyalarını gerçekleştirmek için
başvurdukları yollar hiçte sağlıklı değildi. Onlara göre; iyi niyetli
burjuvalar işçilerin ne kadar büyük bir yoksulluk ve sefalet içinde yaşadıklarını
ve ne kadar kötü şartlarda çalıştıklarını görecek ve merhamet gösterecek sorun
çözümlenmiş olacaktı. Ütopyacılar, kendi zamanlarının toplumda, onu ortadan
kaldıracak temel araçları göremediler ve eleştirdikleri toplum ile hayal
ettikleri toplum arısındaki bağları bulup çıkaramadılar. Kapitalizmin çöküşünde
proletaryanın oynayacağı zorunlu rolü keşfedemediler.
Marx ve Engels,
ütopiklerden planlı ekonomi ve paylaşım prensiplerini alıp geliştirerek
kendiliğinden sınıf olan proletaryayı kendi için sınıf haline getirip, ona
kurtuluş yollarını gösterdiler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder