27 Aralık 2015 Pazar

Bilimsel sosyalizm nedir?

Bütün bilimler, insanın doğayı ve toplumu tanıma; doğadaki, toplumdaki değişim ve gelişim yasalarım ortaya çıkarma; ortaya çıkan bu yasalara uygun bir biçimde geleceği ilişkin çalışmalarını yönlendirme amaç ve çabalarına hizmet ederler. Doğadaki gelişmeleri ve yasalarını inceleyen bilime doğa bilimleri diyoruz. Zooloji, Botanik, Jeoloji, Fizik vb. bilimler doğayı ve onun yasalarını incelerler. İnsan Toplumunu, yaşam biçimlerini ve insan davranışlarını inceleyen bilimlere de Toplum Bilimleri diyoruz. Sosyoloji, Psikoloji vb. bilimler de insanı, toplumu ve bunlardaki hareketlerin, davranışların, gelişmelerin yasalarım incelerler.

Bilimsel sosyalizm de toplum bilimlerinden birisidir. Bilimsel sosyalizmin ilk kuramcıları ve pratisyenleri olarak Marx ve Engels ve hemen sonra da Lenin, bu bilimin ortaya çıkıp gelişmesinde çok büyük emekler harcadıkları, bu bilimin temelini oluşturan yasaları ortaya çıkarıp uyguladıkları için bilimsel sosyalizme Marksizm-Leninizm adı da verilir. Bundan yüz elli yıl kadar önce ortaya çıkan bu bilim, toplumların gelişiminin temel yasalarım ortaya sergilediği gibi, işçi sınıfının içinde bulunduğu ezilmişlik ve sömürüden nasıl kurtulacağının yollarını da göstermiştir. Kendilerine bu bilimi kılavuz edinen işçi sınıfı, dünyamızın üçte birinde artık insanın insanı sömürmesine son vermiştir, sınıfsız topluma, Komünizme giden yolda çok önemli taşlar döşemişlerdir.

Bilimsel sosyalizmin kaynaklan nelerdir
Bilimsel sosyalizme kaynaklık eden gelişmeler Almanya, İngiltere ve Fransa' da ortaya çıkmıştır. Hemen her olay, her sorun gelişip olgunlaşmasını tamamladıkça çözülemediği için, bu ülkelerdeki gelişmeler, ancak Marksizm-Leninizm'in ortaya çıkışına kaynaklık edebilmiştir. Bu kaynaklan sırasıyla incelersek: Alman Felsefesi: Marx öncesi dönemde Avrupa'nın felsefi alanda en iyi düşünürleri Almanya' dan çıkmışlardı. Bunların en önemlileri Ludwig Feuerbach (1804-1872) ve Hegel'dir (1770-1831).

Feuerbach, materyalist bir düşünürdür. Ancak aynı zamanda da metafiziktir. İdealizm ve dini bir yana iten Feuerbach, felsefenin salt düşünce çerçevesi içinde kalması gerektiğini, görevinin doğayı, insanı incelemek olduğunu söylüyordu. Doğayı hareket halinde incelemeye çalışmasına karşın, felsefesi bütün olarak metafizik materyalizm çerçevesi dışına çıkmıyordu. Feuerbach'ın toplumun gelişmesi üzerine idealistçe bir görüşü vardı. Toplumdaki esas itici gücün ahlak, insanlar arasındaki manevi ilişkiler olduğunu kabul ediyor; bunların ekonomik ilişkilerden, üretim ilişkilerinden dolayı ortaya çıktığını anlayamıyordu.

Hegel ise diyalektik yönetimin kurucusudur. Fikir ve düşüncelerin gelişiminin temel diyalektik yasalarını oluşturmuştur. Hegel'in diyalektiği felsefi düşünce için büyük bir kazanç olmakla birlikte, ciddi yanlışla da içeriyordu. Hegel' e göre, diyalektik yasaların belirttiği gelişmeyi gösteren, maddi evrenin nesne ve olayla değil, onların şeklini alan düşünceydi. Aynı şekilde gelişme süreci üzerine de dar bir görüşe sahipti. Ona göre, doğa, zaman içinde gelişmez, yalnız mekan içerisinde yayılır. Toplumun gelişmesini yalnız geçmişte görüyordu. Hegel, toplum içerisinde sürüp giden çelişkilerin mücadeleyle değil, uzlaşmayla çözüleceğini düşünüyordu. Marx ve Engels, Hegel'i idealizmi yüzünden şiddetle eleştiriyor, diyalektiğe ise yüksek bir değer veriyorlardı. Hegel'in felsefesini idealizm örtüsünden sıyırdıktan sonra, diyalektik ve tarihi materyalizmin oluşturulmasında kullandılar.

İngiliz ekonomi politiği
Marx öncesi dönemin ekonomi politiğin en gelişkin olduğu ülke İngiltere’dir. İngiliz ekonomi politiklerinden özellikle Adam Smith (1723-1790) ve David Ricardo (1772-1823) kapitalizmin tahlili üzerine durmuş, araştırmalar yapmışlardır. Bu iki bilim adamı değerin kaynağı üzerine araştırmalarıyla tanınırlar. Vardıkları sonuç bugün Emek-değer teorisi olarak adlandırılır. Buna göre değeri yaratan emektir. Bu bilim adamları değerin kaynağını doğru olarak tespit etmişler ancak kapitalizmde sömürünün nasıl olduğunu bulup açığa çıkaramamışlardır. Bunu Marx artı-değer teorisini geliştirip ortaya koyarak gerçekleştirmiştir.

Fransız ütopik sosyalizmi
Marx öncesi dönemde sosyalizm teorisinin en gelişkin olduğu ülke Fransa'dır. Birçok ütopik sosyalist yetişmekle birlikte en önemlileri Saint Simon ( 1760-1825), Charles Fourier (1172-1837) ve Robert Owen (1771-1858)'dir. Planlı ekonomi, emeğe göre ürün veya eşit işe eşit ücret gibi iki temel konu ve özellikle de sosyalist paylaşım temeli olan "emeğe göre ürün" prensibi ütopik sosyalistlerden alınmıştır. Ancak bu düşünürlerin ütopyalarını gerçekleştirmek için başvurdukları yollar hiçte sağlıklı değildi. Onlara göre; iyi niyetli burjuvalar işçilerin ne kadar büyük bir yoksulluk ve sefalet içinde yaşadıklarını ve ne kadar kötü şartlarda çalıştıklarını görecek ve merhamet gösterecek sorun çözümlenmiş olacaktı. Ütopyacılar, kendi zamanlarının toplumda, onu ortadan kaldıracak temel araçları göremediler ve eleştirdikleri toplum ile hayal ettikleri toplum arısındaki bağları bulup çıkaramadılar. Kapitalizmin çöküşünde proletaryanın oynayacağı zorunlu rolü keşfedemediler.

Marx ve Engels, ütopiklerden planlı ekonomi ve paylaşım prensiplerini alıp geliştirerek kendiliğinden sınıf olan proletaryayı kendi için sınıf haline getirip, ona kurtuluş yollarını gösterdiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder