26 Aralık 2015 Cumartesi

Demirtaş’tan Davutoğlu’na: Reisini de al Sur’a git, bak seni nasıl karşılayacaklar!

Diyarbakır’da yapılan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Olağanüstü Genel Kurulu’nda konuşan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, hükümeti sert bir dille eleştirdi.

7 Haziran’dan sonra diyalog kapılarını kapatmadıklarını ifade eden Demirtaş, “Üst düzeyde diyalog talebinde bulunduk. İnfaz kararı aldılar. Halkın iradesi silahtan daha güçlüdür. Bu kağıttan kaplanların ucuz kahramanlıklarının sonu gelmiştir” dedi.

Bölgedeki operasyonlara ve sokağa çıkma yasaklarına tepki gösteren Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Reisini de al Sur’a git” sözleriyle seslendi.

“NİYE GENELKURMAY BAŞKANI’NI GÖNDERİYORSUN?”
Kongrede konuşan HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bölgedeki sokağa çıkma yasakları ve operasyonlara tepki gösterdi. Başbakan Davutoğlu’na “Reisini de al Sur’a git” diyen Demirtaş, özetle şunları söyledi:

Halkın iradesi silahtan daha güçlüdür. Bu kağıttan kaplanların ucuz kahramanlıklarının da sonu gelmiştir. Dün Başbakan’a çağrı yaptım, Genelkurmay Başkanı’nı niye gönderiyorsun, sen git. Sen niye Cizre’ye gitmiyorsun? Madem güçlüsün al reisini de Cizre’ye git. Madem kurtarıyorsun bakalım bir Sur’a git de bak seni nasıl karşılayacaklar. Yüzde 49 oy almışlar ama dayandıkları zemin silah zeminidir. Bizim artık bu bilinçle siyaseten çözüm gücü olan bu iradenin nasıl bir tutum içinde olduğunu tüm dünyaya ilan etmesi lazım.

“İKİ MEVZUYU NETLEŞTİRECEĞİZ”
İki mevzuyu netleştireceğiz. Birincisi Kürt halkının siyasi statüsüyle ilgili, bu statüyle ilgili. İkincisi idari yönetim, bu da özerklikle ilgili. Bu ikisini birbirini boşa çıkarmayacak şekilde nasıl bir yönetim inşaa edebiliriz, bunu nasıl tabandan yukarı kurabiliriz, bu anlamda bu toplantı çok önemli olacaktır.

Artık gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak. Özerk bölgeleri de olacak belki devleti de olacak.

Kürtler artık kendi coğrafyasında siyasi bir irade olacaktır. Bedeli ağır olacak diyebilirler. Neyse bedeli biz de ödemeye hazırız.

DİKTATÖRLÜK MÜ ÖZYÖNETİM Mİ?
Cizrede ölen çocukların vebali bizimdir. 10-20 yıl sonra 70 yaşında bir annenin 7 gün boyunca cenazesi sokakta kalabiliyorsa o çocuklar bize lanet okusalar haklıdırlar. Biz onlara çözüm mirası bırakmadık. Gün bugündür. Devletin kararlılığı mı var? Tankı tüfeği mi var? Kendi bilir. Bizim kararlılığımız, meşruyetimiz, haklılığımız var. Halkın iradesi siyasetten daha güçlüdür. Diktatörlük mü özyönetim mi onun kararını verecek. Bunun kararını biz verdik, Türkiye’nin batısı da buna destek vermelidir.

“1000 YILLIK KARDEŞLİK DENİYOR, BUNUN 200 YILI SORUNLUDUR”
1000 yıllık kardeşlik deniliyor ya 200 yılı sorunludur. Geri kalan 800 yılda Kürtlerin ana dili Türkçe değildir. O dönemde resmi dil Kürtçedir. Yönetim şekli özerk haldedir. Bağımsızlığa yakın bir modeli vardır. Bizim yaşayan dedelerimiz bunun canlı tanığıdır. Biz nasıl bunu yok sayıp AKP’nin modeline mahkum kalacağız. Bedeli çok ağır olacak diye onurumuzu mu yitirelim? Haysiyetsiz hale mi gelelim? Hepimizin mezar taşı olacak belki. Mezar taşı olmayanlar var.

“KÜRTLERE İNFAZ KARARI ALDILAR”
Diyalog kapısı hep açıktır. 7 Haziran’dan bu yana üst düzeyde diyalog talebinde bulunduk. İnfaz kararı aldılar. Kürt halkının gücünü gördüler. İran bir güçtür, Türkiye bir güçtür. Irak ve Suriye yapay devletler olsa da bir dengedir. Bu Orta Doğu dengesi içinde bir de Kürt gücü doğsun istemiyorlar. Üstelik bu Kürt gücü gerici bir güç de değil. Emekten yana kadından yana bir öncüye sahip. Bunu ezebildikleri kadar ezmek onlar için tarihi bir görev. Kürt halkı özerk olacak diye tüm Türkiye’ye özerklik getirmek zorunda değiliz. Bölgesel dar bir özerklik mi yapılacak, bunu da konuşalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder