7 Haziran 2016 Salı

Sapıklığa ve sapkınlığa YASAL KILIF..!


Kuruluşunu savaş koşulları üzerine inşa eden bir devletin ya da bir siyasal organizasyonun halet-i ruhiyesi de kaçınılmazdır ki kaotik, şüpheci, kızgın, ekâbir ve eril özelliklerce belirlenir. Yönettiği toplum için ise o sadece, kendisinden itina edilerek korkulan ve kararlarına karşı sessiz düşünmeye dahi girilmeden biat edilen bir baba figürdür.
Aksi takdirde toplum, şahsiyet terbiyesi kazandırılması adına babasının kulaklarından çektiği bir haylaz çocuktur. Ancak terbiyesine daha zigottayken başlanılan bu toplum, babasının tüm davranış setlerini o kadar güçlü bir şekilde içselleştirmiştir ki tüm tutum ve hareketlerini yukarıdan aşağıya olacak şekilde ve hiç sorgulamaksızın giyinir. 
Toplum “Erkek adamın erkek çocuğu olur” misali bir yaklaşımla hem daha fazla disipline olur hem de onun ayrıcalıklı konumunu güçlendirici daha başka pratiklerde bulunur bu baba figür. Bunu sağlamak için ise her yol mubahtır, önüne dağ çıksa dayanmaz. Gerekirse her yere savaş açılır. Dağa, taşa, ovaya; kadınlara, çocuklara... Hepsini yerle bir etmek meşrudur kendince, çünkü elinde ona tanrı-baba tarafından verilen yetkileri vardır. Bunun adı kanun yapma yetkisidir.
Bu yetkinin en büyüğünü önce Kürtler’e savaş açarak kullandı. Çünkü Kürtler kağnılar, ‘kınalı kuzular’ mitiyle sözüm ona emperyalistlerden kurtarılmış bu ‘vatanın bir bölümünü’ ellerinden almak isteyen sergerdelerdir ve ortadan kaldırılmaları gerekirdi. “Kanuni yollara başvurarak” Kürt jenosizmi mutlak surette gerçekleştirildi. “Kanuni” mücadelenin son tahlildeki adı ise dokunulmazlıklar oldu. Günümüz demokrasisine bir kara leke olarak düşen dokunulmazlıkların kaldırılması kararı eğlenceli bir oyun misali, AKP’li vekillerin şen kahkahaları arasında alındı. Serotonin patlamasına sebep olan bu karar, yüz kaslarının hiç olmadığı kadar açılıp kapanmasına yol açtı. AKP’li güruhun amigdalasından ağız çevresine kahkaha olarak yayılan ancak aslında bunun kahkaha değil de kapıldıkları öfke, kızgınlık ve kibir nedeniyle kaybettikleri akıl sağlıklarının olduğu şüphesizdir.
‘Deliler Evi’nin kahkahası da bol olur
‘Deliler evi’ne dönen meclisteki bu şen kahkahaya bir kahkaha daha eklenildi hiç vakit kaybetmeksizin. O da, çocuk ve kadın hakkının en açık şekilde gasp edildiği 479 sayfalık bir rapordu. Çocuk istismarı ile tecavüzlerin önünü yasal olarak açacak bir teklifi meclis gündemine sokan rapor gereği Ceza Kanunu, Medeni Kanun ve 6284 sayılı Şiddet Önleme Kanunu’nda değişiklikler yapılması isteniyor. Rapor çocukların istismarcısıyla evlendirilmesinin, aile danışmanlığına dini ayar, nafakanın gasp edilerek engellenmesinin önünü yasal olarak açıyor. “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” başlığı altında kurulan bir Boşanma Araştırma Komisyonu eliyle kamuoyu gündemine getirilmeye ve buradan da hayata geçirilmeye çalışılıyor. Hiç üşenilmeden hazırlanan bu raporun her sayfası patlamaya her an müsait bir dinamit gibi toplum bünyesine adapte edilerek yerleştirilmeye çalışılıyor. Bu 479 dinamitin patlaması halinde, toplumdaki mevcut kadın-çocuk algısı/sorununu, şu anki halinin de ötesinde bir yere doğru toplumu da içerisine katacak bir şekilde götürerek yerle bir edecektir tüm her şeyi. Özellikle de çocuk istismarına yasal bir kılıf geçirilmesine sebep olacağından bu durum tehlike seviyesini 1’e indiriyor.
Çocuk istismarcısının, tecavüz ettiği çocukla 5 yıl boyunca sorunsuz ve başarılı bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanmasını öneren teklif, pedofiliyi normalleştiren bir zihniyetin, toplum aklını sadece belden aşağısı ile konumlandırmasını sağlamaktan başka bir şey değil. Yasama gücünü ele geçiren paternalist muhafazakarlığının bir dışavurumudur. Mesaisinin büyük çoğunluğunu, yönünü kadının aleyhine doğru çeviren yasama faaliyetleri ile dolduran bu muhafazakârlığın baba tutumu sadece kendi rızasını gözetmektedir. Paternalist muhafazakârlığın kapsamındaki iki ana gelenekten biri olan Tek-Millet Muhafazakârlığını en önce Kürtler’i yok etmek için, beraberinde de kadınları ve çocukları tecavüz ve istismar kıskacında sindirmek ve gericiliğe hapsetmek adına hayata geçiren bu zihniyetin karşısında durmak gerekliliği, tüm bu olan bitenler kadar somuttur. Hiç retoriksiz bir şekilde ‘Haddinizi bilin, siz kimsiniz’ demenin vakti geldi de geçti. Sapıklığa uydurulan bu yasal kılıfı çıkarıp hayatımızdan çıkarmamız gerekir. Yoksa tüm her şeyimizi can yerinden vuracak bunlar ki o vakit geldiğinde ise iş işten geçmiş olacaktır ve bundan korkarım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder